2015 yılının son ayları ve şuanda halen devam eden propagasyonun berbat halleri 11 yıllık meseleyi aklıma getirdi. Her yarım yamalak bilgiler kulaktan kulağa gider dedim ki bu işin aslını anlayalım.
Propagasyon neyolaki yazımıza bakmadan geçmeyin :
http://www.telsizciler.org/index.php/topic,31570.0.htmlSolar İndeksleri Anlamak yazımıza bakmadan geçmeyin http://www.telsizciler.org/index.php/topic,32058.0.html
Biraz ansiklopedik bilgiler demeti olacak ama okumadan öğrenemeyiz değilmi ? Havaküre (atmosfer), Suküre (hidrosfer),
Buzküre (kriyosfer),
Taşküre (litosfer) ve,,,
Yaşamküreden (biyosfer) oluşan iklim sisteminin hem yapımcısı hem de yönetmeni olan güneşin, bir sebeple, bir süreliğine de olsa dünyamızı doğru dürüst ısıtamadığını düşünün…
Sonuç mu? 1815 Nisan’ında Endonezya’daki Tambora Volkanı’nın patlaması ile yaklaşık 45 km yüksekliğe kadar püsküren 200 milyon tonun üzerindeki sülfür dioksit, güneş ışınımının yer yüzeyine ulaşmasını engelleyerek, 1816 yılının başta Batı Avrupa olmak üzere birçok yerde kayıtlara yazı olmayan yıl olarak geçmesine ve Haziran ayında bile yoğun kar yağışlarının görülmesine neden olmuştu. Benzer şekilde, güneş aktivitesinin düşük olduğu, yani güneşin iş yavaşlatma eylemi yapıp dünyaya gönderdiği enerjiyi azalttığı 17. yüzyılın ikinci yarısı, Batı Avrupa’da Küçük Buz Çağı olarak bilinen dönemin en soğuk zamanı sayılıyor. O dönemde ressamlar, durup dururken, donmuş kanalları, nehirleri, gölleri ve üzerlerinde kayan insanları tasvir etmeye başlamışlar.
Volkan patlamaları ve güneşin kendisindeki değişimler, dünyada yaşamın ilk izlerinin ortaya çıkışından günümüze dek iklimi kontrol eden en önemli doğal olaylar olarak biliniyor.
Her ne kadar Sanayi Devrimi ile beraber dünyanın iklimini artık insanların değiştirdiği, kendi yapıp ettiklerimizin doğal değişkenliğe baskın çıktığı fikri ortaya atılmış ve buna birçok kanıt bulunmuş da olsa; güneş halen “durun bakalım” deyip, küresel ve bölgesel hava durumunu çeşitli zaman ölçeklerinde etkileyebilecek garip davranışlar sergileyebiliyor.
Meşhur İngiliz yayın grubu Nature‘a bağlı Nature Geoscience dergisinde, 2012 Ekim ayı içerisinde yayımlanan bir makale, güneş kaynaklı doğal değişkenliğin dünyanın iklimi üzerinde büyük bir etkisi olduğunu gözler önüne serdi. Makale, güneşten dünyaya gelen ışınımdaki (güneş radyasyonu) oynamaların Kuzey Yarımküre’nin kış iklimine olan muhtemel etkisini ele alıyor ve bugüne kadar bu konuda yapılan çalışmaların bir devamı niteliğinde. Önemi ise, yeni ve çok önemli gözlemleri temel alan bir çalışma olması. Ölçümünde birçok belirsizliğin var olageldiği güneş ışınımı, 2003’ün sonunda uzaya fırlatılan SORCE (Güneş Işınımı ve İklim Deneyi) uydusu ile daha önce ulaşılamamış bir hassasiyetle günümüze dek ölçüldü. Bu ölçümler, dünyanın yegane ısı kaynağı olan bu devasa ateş topunun saçtığı enerjinin kısa kabul edilebilecek zaman dilimlerinde dahi önemli ölçüde değişebildiğini, kesin olarak gözler önüne serdi. Mesela, 23 numaralı güneş döngüsü minimuma doğru inişe geçtiğinde (bunun ne demek olduğunu bir sonraki paragrafta anlatacağız), dünyaya ulaşan güneş ışınımında çarpıcı bir azalma gözlenmiş – bu azalma, önceki çalışmalarda kestirim yoluyla hesaplanan değerlerin 4 ila 6 misli imiş! Makalenin yazarları, Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’da son 2-3 yılda yaşanan şiddetli kışları örnek olarak sunarak, ışınımdaki bu kayda değer azalmanın, Kuzey Yarımküre’nin kış mevsimini bariz bir şekilde etkilediğini söylüyorlar. Bu etkinin nasıl oluştuğuna bakmadan önce, güneş lekesi ve güneş döngüsü gibi kavramları bir gözden geçirelim.
Gelelim şimdi 11 yıllık meseleye .......
Güneş Döngüsü: Minimum’dan Maksimum’a…Güneş etkinliğinin, tam adıyla söylersek güneşteki manyetik etkinliğin, minimumlarla maksimumlar arasında gidip gelen bir döngüsü var (Şekil 1). Güneşte en az patlamanın ve siyah lekenin gözlendiği, manyetik rüzgarın en zayıf, güneşten gelen ışınımın en güçsüz olduğu zamanlara güneş minimumu deniyor (Şekil 2).
Aslında bu öyle ender görülen, sıradışı bir şey filan değil: Bir minimumdan diğerine aşağı yukarı 11 yıl kadar zaman ancak geçiyor ve bu 11 yıl “bir güneş döngüsü” olarak adlandırılıyor. Minimum dönemleri ne kadar uzun sürerse, tek tek döngülerin süresi de o kadar artmış oluyor ve minimum o kadar derin olmuş olmuyor. Sıradışı olanlar da bu derin minimumlar: Örneğin, 1645’ten 1710’e kadar o denli az güneş lekesi gözlenmiş ki, bu dönem bütünüyle bir minimum sayılmış: Maunder Minimumu. Güneş minimumlarının ağababası olan Maunder Minimumu süresince Avrupa’nın çok soğuk bir yer olduğu, kışların sık sık haddinden fazla sert geçtiği ve uzun sürdüğü, genelde donmayan göllerin, nehirlerin sık sık donduğu tarihsel kayıtlardan biliniyor.
Normal bir güneş döngüsünün 11 yıl civarındaki ömrünün ortalarına doğru da, lekelerin çok, ışınımın gani gani olduğu bir zaman dilimi var, o da o döngünün maksimumu olarak adlandırılıyor. Güneşteki garip siyah lekeler ilk kez Galileo zamanında keşfedilmiş, leke gözlemlerinin bir standarda bağlandığı 18. yüzyıl ortalarından itibaren meydana gelen güneş döngülerini ise günümüzde numaralarıyla anıyoruz (Şekil 1). 1 numaralı güneş döngüsü 1755’te başlamış, 1760’ta maksimuma ulaşmış ve 1766’da sona ermiş.
11 yıllık pediyodu hesaplama yapmak istediğimizde 1978-79 yıllarında propagasyonun tepe noktasın da olduğu söyleniyor "2W cihaz ile onlarca DX yakalandığı husunda" buradan yola çıkarak 11+11 yıllar ile bölümlediğimizde ,,,,,
Güneş Döngüsü 23 ve 2423 numaralı döngü, 2000-2002 arasında maksimum yaptıktan sonra inişe geçmeye başladı , güneş patlamaları durdu ve lekeler yavaş yavaş gözden kayboldu. 4 Ocak 2008’de bir açıklama yapan NASA, döngü 24’e ait ilk lekenin güneş üzerinde belirdiğini ve bu yeni döngünün esaslı manyetik fırtınalar, güneş patlamaları ve bir sürü siyah lekeye sahne olacak güçlü bir maksimuma doğru tırmanışa geçmesinin yakın olduğunu duyurdu. Fakat… Heyhat… Açıklamadan hemen sonra lekeler tekrar gözden kayboldu! 23 numaralı döngü, 12 yıl 7 aylık süresiyle zaten son 200 yılın en uzun güneş döngüsü olmuştu, ve şimdi 24. döngünün lekeleri de ortalıkta gözükmüyordu! 2008 ve 2009 yılları neredeyse hiç güneş lekesi gözlenmeden geçti, böylece güneş etkinliği diğer parametreler bakımından da son 100 yılın en düşük seviyesine gerilemiş oldu: Biricik yıldızımızın parlaklığı ve dolayısıyla yolladığı enerji azalmış, manyetik rüzgarı neredeyse durmuştu. Aynı dönemde, uzun yıllardır görülmeyen ve küresel ısınma neticesinde kaybolduğu iddia edilen soğuk ve karlı kışlar Avrupa’nın kuzeyine ve batısına bir hışımla geri döndü. Böylece bilim insanları, güneş etkinliği ve dünya iklimi arasındaki ilişkiyi yeni veriler aracılığıyla gözden geçirmek ve daha iyi anlamak için bulunmaz bir fırsat elde ettiler.
__________________________________________________________________________________________
__________________________________________________________________________________________Kaynaklar:www.solarham.net/solarscience
bilalemmi.comhttp://www.yerbilimleri.com/http://havadelisi.com/