Muhtemelen sabıkaları kabarık çıkacak - ki öyle görünüyor - ve yine bir sabıkaları daha eklenecek. Ardından TCK uyarınca tutuksuz yargılanmaları için serbest bırakılacak. Bunda kişinin hak ve özgürlüklerinden mahrum edilmemesi prensibi güdüymüşse de mağdur ve müştekinin (olayda sanık veya mağdur durumunda olmayan veya tanık kişiler) de aynı haklara sahip olduğu nedense gözetilmiyor.
Günümüzde basına bir olayın duarlılığı için biraz hassas davranılması istendiğinde bu anında basın özgürlüğüne kısıtlama olarak algılanabiliyor. Özgürlük kavramından kasıt başkalarının özgürlüğünü kısıtlamak değil, saygı göstermektir. Birçok olayda mağdur ve şikayetçi kişilerin bile kimlikleri açık olarak yazılmakta. En bariz ve vahim örnekler ise Doğu ve Güneydoğu bölgesinde İç Güvenlik Harekatı'nda olayların akabinde her türlü bilginin, nereye ve ne zaman operasyon yapılacağı ya da kuvvet kaydırıldığı bilgisinin dahi yer alması. Ne yazik ki bunun adı da habercilik olarak lanse edilmekte. Hepimizce malum son terör olayı Reşadiye'de yaşandı ve (7) Mehmetçiğimiz şehit oldu. Keza gazeteler bir tek nokta operasyonlarının nereye yapılacağı hariç herşeyi yazdı. Anında TV'ler sözüm ona terör uzmanlarınca doldu her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Merak ediyorum bu kadar uzman varken bu terör niye bitmiyor? Bırakalım da herkes kendi işini yapsın.
Konu başlığı olan olaya dönersek, bunları yakalatanın haberi yapılırken niçin özellikle amatör telsiz ibaresi kullanıldı? Ya da o kişi beyanında konuyu bu şekilde mi aktardı. O zaman dikkati çekmeyen bir husus daha ortaya çıkıyor ki bu oldukça can sıkıcı olabilir. Tabi söz konusu telsizden kasıt bir PMR değilse.
Amatör telsizcilerin kullandığı cihazların frekans tarama özelliği acil bir durumda kullanılmak üzere mevcuttur. Basit bir örnek vermek gerekirse, bir hava aracı kazası olmuştur ELT frekansını yakalamak grekebilir, bir haberleşme desteğinde Kızılay ile irtibat kurmanız ya da aracılık yapmanız gerekebilir.
Diğer türlü bu kişinin kendi inisiyatifi ile istediği frekans band veya band aralığını dinlemesini herşeyden önce etik olarak gerektirmez. "Kişilerin haberleşme özgürlüğü anayasal haktır" denilirken burada geçen "kişi" kavramına açıklık getirilmemiştir. Bu durumda kişi iyi niyetli de olabilir, kötü niyetli de. Hal böyle iken haberleşmenin izinsiz dinlenmesi de engellenmesi kapsamında değerlendirildiğinden bir suçtur.
Hepimizce bilindiği gibi bu cihazlarda o frekanslar bizlere tahsis edilen band/frekans sınırlarının dışında olmakla birlikte çeşitli işlemlerle açılarak duyulabilmektedir. Duyulma sözcüğünü özellikle kullandığımı fark etmişsinizdir. Burada da aslına bakarsanız kendi içinde bir çelişkiyi de beraberinde getirmektedir. Son çalışmalarda acil durumlarda ibaresi kullanılarak diğer devlet kurumları ile haberleşme yapılabileceğine değinilirken, öbür yanda cihazların band aralıklarının mevcut çerçevede devlet kurumlarını kapsamaması da bir gariptir.
Yine kanunlarımız der ki "her vatandaşın ihbar yükümlülüğü vardır". Keza bunu duyduğunda kişi doğru olanı yapmış ve haber vermiştir. Yine de ortaya şöyle bir durum ortaya çıkıyor, tabi fazla karıştırmazlarsa.
"Memur bey; evet ehliyetim yok ve hız yaptığımı biliyorum. Ama arkadaşım yere düştü ve başı kanıyor o nedenle araba ile hastaneye götürüyordum"