Kıymetli Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi Osmanlı İmparatorluğu'nun Meclis-i Mebusan isimli bir meclisi vardı. Bu meclisin son kabul ettiği kararlardan birisi Misak-ı Milli'dir. Misak-ı Milli, Milli Ant demektir. Bu Ant 28 Ocak 1920 tarihinde kabul edildi ve 17 Şubat 1920 tarihinde halka açıklandı. Bundan rahatsız olan İtilaf Devletleri de 16 Mart 1920 de İstanbul'u işgal ettiler. Bu işgal sırasında Milletvekillerinin bir kısmı tutuklandı ve Meclis-i Mebusan çalışamaz hale getirildi. Meclis son olarak 18 Mart'ta toplandı ve çalışmalara ara verme kararı aldı. Daha sonra İtilaf Devletleri Meclisi bastı. Meclis 11 Nisan 1920 günü padişah tarafından kapatıldı.
Ankara'da 23 Nisan 1920 de bir Meclis çalışmaya başladı. Meclis-i Mebusan'ın İHANET içerisinde olmayan milletvekillerinin neredeyse tamamı Ankara'daki bu Meclis'e katıldılar. Bu Meclis Türkiye Büyük Millet Meclisi ismini aldı ve 24 Nisan 1920 de ilk kanununu çıkardı. İlk kanunun adı AĞNAM KANUNU idi. Koyunlardan alınan verginin artırılması ile ilgili bir kanundu. Peki, o zor şartlar içerisinde ilk olarak bu kanunun çıkarılmasının anlamı ne idi? Bu kanun Meclis-i Mebusanın görüşmekte olduğu bir kanundu. Bu kanun görüşülürken İstanbul'daki Meclis-i Mebusan kapatılmıştı. Aynı Meclis Ankara'da açıldığında, normal olarak kaldığı yerden devam etmişti. Yoksa bize söylenenler gibi, Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'nu YIKMAMIŞTI. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'nun devamından başka bir şey değildi.
Ortada olan bu gerçeğe rağmen, bizi Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti olarak ikiye ayırmaya çabalayanlar var. Bakın, yukarıda anlattım, Meclis aynı Meclis, Milletvekillerinin çoğu aynı milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti'nin ordusunu yönetenler Osmanlı İmparatorluğu'nun komutanları, vatandaş aynı vatandaş! Kaldı ki, yakın zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun borçları Türkiye Cumhuriyeti tarafından sizin ve benim vergilerimle ödenmiştir.
1914 yılında savaş patlak verdiğinde Osmanlı Devleti'nin dış borcu kısa vadeli borçlar hariç 156,4 milyon Osmanlı lirasıdır. (142 milyon sterlin).
Dış borçlar, Osmanlı Devleti çöktükten sonra, Osmanlı topraklarında kurulan devletler arasında paylaştırılmış ve en büyük borç yükü Türkiye'ye verilmiştir. 1925 yılında Osmanlı borçlarının %67’sinin Türkiye tarafından ödenmesi kararlaştırılmıştır. Türkiye'nin payına düşen 107,5 milyon altın Osmanlı lirası tutarındaki borcun ödenmesi için Düyun-u Umumiye İdaresi ile 13 Haziran 1928 tarihinde Paris'te bir anlaşma imzalanmıştır.
Türkiye Düyun-u Umumiye'ye olan borcunun son taksitini 25 Mayıs 1954'te ödemiştir.
Size bir sorum olsun. Acaba bayrağımızdaki kırmızı kan hangi savaşlarda ölenlerin kanı? Plevne'de savaşan, Viyana'yı kuşatan Osmanlı İmparatorluğu savaşlarında ölenlerin mi, yoksa Kurtuluş Savaşı'nda çarpışan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma uğrunda ölenlerin mi? Bayraktaki bu kanın içerisinde, ölüm kayıtları İzmir Tire askerlik şubesinde çıkan benim büyük dedemin kanı ile birlikte, Burdur'lu Teğmen Arakil Tefekçiyan'ın, Mardin'li Şehmuz onbaşının, Yozgat'lı er Ador Estoral'ın, Trabzon'lu Er Dursun'un ya da önceki yıl Güneydoğu'da şehit olan Sevag Şahin'in kanı yok mu?
Olay çok basit! BÖL ve YÖNET! Sen okumaz isen, geçmişini öğrenmez ve söylenenlere inanırsan bu işleri daha da kolaylaştırırsın! Osmanlı, Cumhuriyet olarak da bölünürsün, daha başka şekillerde de bölünürsün.
Daha önceki yazdıklarımı tekrar etmek istemiyorum.
http://www.telsizciler.org/index.php/topic,19881.msg51128.html#msg51128 adresinden ulaşacağınız mesajımı, bu mesajın devamı olarak okursanız ben de tekrar etmemiş olurum.
Gecikmiş de olsa 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutlarım.
Sağlıcakla kalınız.
73
Bilal Ekmekci, TA8A