Gönderen Konu: 17 ağustos 1999 Marmara depremi gerçekleri görme durumudur  (Okunma sayısı 175 defa)

Çevrimdışı TA2JA

17 ağustos 1999 yılında meydana gelen bu deprem 60.000 e yakın can aldı. fakat hükümet tarafından bu kaybın sadece 5 te 1 i açıklandı ve televizyonlardaki haberlerde kayıp sayısı 12.000 i geçemedi uzun süre. İzmit merkezli gerçekleşen bu depremin şiddeti Amerika tarafından 9.6 olarak açıklansa da hükümet bunu reddederek sarsıntının şiddetini 7.4 olarak açıkladı.

bizzat yaşadığım gerçekten insanın hayatının gözünün önünden geçmesine neden olan bir çok insanın ölüme hayatında en fazla yaklaştığı an...

gerçek ölü sayısının devlet tarafından açıklanmadığından şüphelendiğim felaket ötesi felaket.

hayatımızdan parçaları götüren olay

bir 17 ağustos 1999 depremi hikayesi:

100 yılın felaketi olarak dünya tarihine geçti. ben dahil bir çok insanın hayatındaki en büyük tecrübe oldu. çok insan yaşamını yitirdi, çok insan yeniden dogdu.

siz hiç sabahın 3ünde dehşet verici bi uğultuyla uyandınız mı? rüyanızın en tatlı yerinde..ne olduğunu anlamaya çalıştınız mı? bir çoğunun bunu yapmaya bile fırsatı olmadı.çünkü o çok sevdikleri, huzur buldukları sığınaklarının duvarları üstlerine iniverdi! benim gibi şanslı olup evleri ayakta kalanlarınsa tüm umutları, hayattan beklentileri bir anda yok oluverdi!

gün ağarıp etraf görünebilir oldugunda ise tam anlamıyla bi felaketti. o senelerdir yaşadıgınız şehir ölmüştü..evet ölmüştü..ve havadaki o agır kokuuu! suratlarında şaşkın donuk bi ifadeyle etrafta çaresiz çaresiz dolanan insanlar..kimi çıktıgı enkaza bakan kimi yakınlarının çıkarılmasını bekleyen..kimi sadece tanıdık bir yüz görmek, birinin iyi oldugunu bilmek isteyen..

bu hikaye bir çok ağızdan bir çok farklı şekilde anlatılabilir. ama bir sonuç olması gerekiyorsa işte..

hayat hala devam ediyor...

tüm türkiye'nin hüzünle hatırlayacağı ve benzerinin tekrar yaşanmaması için dualar ettiğimiz felaket

saros Körfezi’nde beklenirken İzmit Körfezi’ni vuran felakettir. 1999 yılının baharında Ahmet Mete ışıkara ilk defa televizyonlarda görülerek türk halkı tarafından tanınmaya başlamıştı. saros körfezi'ndeki fayın her an kırılabileceğini ve çok büyük bir tehlike potansiyeli taşıdığını söylemişti. gazeteciler saros'a gitti,bu konuda haftalarca konuşuldu. hatta ahmet mete ışıkara felaket tellallığı yapmakla suçlandı. üzerinden çok zaman geçmeden bu konu unutuldu gitti ve o korkunç felaket meydana geldi. depremde hayatını kaybetmiş merhumlara allah'tan rahmet,yakınlarına da başsağlığı dilemekten başka da elde birşey kalmadı.

deprem sonrası devlet biraz hareketlendi,bu konuda birşeyler yaparmış gibi göründü ve ardından 12 kasım 1999 düzce depremi geldi. aynı senaryolar tekrarlandı,devlet yine birşeyler yaparmış gibi göründü. fakat şimdi devlet de halk da deprem gerçeğini unuttu. bunun en büyük ispatı da avcılar gibi deprem riski olan yerlerdeki kira ve emlak fiyatlarıdır. 2000 senesinde avcılar'da 3 öğrenci çok rahat villa kiralarken bugün avcılar'da 2+1 evlerin kiraları 300 ytl civarında dolaşmaya başladı.

umudumuz avcılar'da yeniden villa kiralayacak duruma gelmemek lakin,gerçekler acı ve önümüzde. maalesef bu ülkenin tadacağı acılar daha bitmedi. her alanda olduğu gibi inşaat sektöründe de uzmanlığa değer verilmediği,müteahhitlik gibi bir kavram kontrolsüzce varolduğu sürece de bitmeyecek,bitemeyecek.



hatırlanması ve bu konudaki duyarlılığı her an canlı tutması gerekirken bizzat yaşamayanların birkaç basma kalıp laf dışında unuttuğu felakettir.



veli göçer'in, yıkılan onca binasının moloz kaldırma ihalesini de ahlaksızca ve utanmazca kendi şirketleri tarafından alındığı felaket. bu olay gösteriyor ki bırakın 5-10 yılı 2-3 ayda bile bu cinayet unutulup, caniler ödüllendirilmiştir.

kötü günlerdi,kötü haftalardı,kötü aylardı,kötü yıllardı.bu olayı her yönden hasarsız bir şekilde atlatan ben bile bunca zaman geçmesine rağmen duyduğumda hala kötü oluyorsam,tüylerim diken diken oluyorsa canından birini kaybeden aileler kim bilir neler çektiler,neler çekmekteler...

Sami Dündar bu depremle ilgili yaşadıklarını her şeyin bittiği yerden adlı kitabında dile getirmiştir..

Türkiye’nin en büyük acılarından biri. herkesin bildiği gibi ama nedense hala hükümetteki bazı ilginç şahsiyetlerin ülkemiz insanını salak yerine koyup ölü sayısını gerçeğin çok çok altında söylediği, binlerce insanın yaşamını yitirdiği o korkunç gün. en kötüsü de hala hiçbir şekilde depreme karşı bir tedbirimizin olmayışı. tüm Türkiye’nin tekrar başı sağ olsun.

düşün..evinizdesin,rahatsın..uykun gelmiş yatmadan önce bir balkona çıkmak istemiştir canın..ay,yıldızlar,mehtap dikkatini çeker,büyüleyici bir güzelliği vardır gökyüzünün..ve sen büyük bir huzurla girersin yatağına..uyku güzeldir ve derindir..sonra en umulmadık anda sarsıntıya uyanırsın..o an neler yaşandığına anlam vermek zordur..'çocuklarım' diye haykıran annenin sesini duyarsın ama hiç ulaşamayacakmışsın gibi uzaklardan gelir o ses..dizlerin kontrolsüzce titremeye başlar,çenen kitlenir..ailenin küçüğüsün diye evden ilk sen çıkasın isterler ama babanın geride kalmasına razı olamazsın..salondaki o kocaman vitrinin nasıl devrildiğine inanamazsın..evet,belki normalde hiç bir şey ifade etmez o görüntü ama o an korkunçtur..düşe kalka inersin bir şekilde merdivenlerden..ve aranın bozuk olduğu komşunun kızı boynuna atlar ağlayarak..'ne oluyor?' diye sorar,cevap veremezsin..mahalledeki diğer insanların suratına bakarsın manasızca,dizlerin titremeye devam eder..sonra başka bir komşu kadın gelir ve o şokla annene 'cehennemde miyiz?' diye sorar,annen cevap veremez..

hava aydınlanır,sen evini görürsün..tüm çocukluğunun geçtiği mahalleden gitme zamanının geldiğini anlarsın..kurtulduğuna sevinirsin ama o da kursağında kalır..'tüpraş patlicak,kaçın' derler..trafik yoğundur,nereye kaçacağını bilemezsin..annene sorarsın 'anne,biz ölecek miyiz?' diye,annen seni avutmaya çalışır..ondan da kurtulursun ama yine de sevinemezsin..dostu,düşmanı,babaanneni,halanı,hiç tanımadığın ya da iyi tanıdığını zannettiğin akrabalarını tanırsın..

17 ağustos 1999 Marmara depremi gerçekleri görme durumudur..





Çevrimdışı TB1BTJ

Ynt: 17 ağustos 1999 Marmara depremi gerçekleri görme durumudur
« Yanıtla #1 : 17 Ağustos 2010, 13:47:51 »

İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul’u etkileyecek depremin büyüklüğünün 7,2’nin altında olmayacağını söyledi. Görür, “17 Ağustos’tan daha ağır bir tablo ortaya çıkacak” dedi.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Marmara Depremi’nin 11. yılında NTV’ye açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Görür, şunları söyledi:

"Depreme karşı önlem alınması konusunda çok başarılı olduğumuz söylenemez. Japonya’da Kobe 1995 depreminde çok büyük hasarlar aldı ama 10 yıl içinde aynı büyüklükte olabilecek bir depreme çok büyük oranda şu anda hazır. İrade olur, halk bilinçlenir ve yönetimler de afetin zararlarını giderme konusunda ciddi olursa bu işler başarılabiliyor.
11 senede neler yapıldı diye baktığımızda... Burada bir siyasetçi, yerel yönetici olsa size uzun bir liste sayar, siz de çok şey yapıldı zannedersiniz. Olayı şöyle irdelemek lazım; Ne kadar yapıldı, yüzdesi nedir? Yapılan işlerin hızı nedir? Yapılan işlerin cinsi ve etkinliği nedir? Öyle işler yaparsınız ki can kaybı konusunda tefferuattır. Asıl yapmanız gereken insan hayatı kaybını minimize etmektir.

Belediye, valilik, yurtdışından alınan kredilerle birtakım şeyler yaptı. Bazı viyadük, köprü, devlet daireleri ve hastaneler güçlendirildi, takviye edildi, yıkıldı... Ancak henüz yüzde 5’i aşmış değiliz. Güçlendirmemiz gerekenler karşısında bunlar işin küsüratıdır.

'EVLER İÇİN BİRŞEY YAPILMADI'
Can kaybının olacağını düşündüğümüz konutlarla ilgili hiçbir şey yapılmadı. ‘Devlet her vatandaşın evini de güçlendirecek değil’ diyorlar, doğrudur. Ancak beklenti de o değil. Beklenti, vatandaşa yol gösterilmesi, teşvik edilmesidir. Önemli olan finans kaynaklarını devreye sokarak, hukuksal altyapıyı hazırlayarak, TOKİ gibi birimleri de devreye sokarak arz-talep dengesini sağlayarak dönüşümü sağlamaktır.

İTÜ’nün yaptığı araştırmalar sonucunda, Marmara tabanındaki faylar aktiftir ve her an deprem üretme potansiyeline sahiptir. 2029’a kadar her hangi bir anda olmak kaydıyla üretilecek deprem, hiçbir şekilde7,2’nin altında olmayacaktır. Öncelikle Tekirdağ açıklarından Adalar’a kadar 70 km’lik segmanın kırılmasını bekliyoruz. Yapı stokunun yüzde 60’ı sorunlu olan İstanbul’da 17 Ağustos’tan daha ağır bir tablo ile karşı karşıya kalacağız.

Kandilli Rasathanesi Müdürü dün ‘Tümüyle yıkılacağını düşündüğümüz bina sayısı 40 bin’ dedi. ‘Ölü sayısı 30-40 bin olacak’ deniyor. Bir evde 10 kişi bulunduğunu varsayarsak, 400 bin insan yapar. Yüzde 60’ının sağ çıktığını düşünürsek bile ölü sayısı 30-40 binden fazla olacaktır. Ölü sayısına azaltmak iyimser, gerçekçi olmayan senaryolarla olmaz.

Teşvik yapılsa, ulusal ve uluslararası finans kurumlarını biraraya getirerek, yasal koşullar oluşturulsaydı depreme hazır olunacaktı.

17 METRELİK DALGA
Tsunami ihtimali var. Marmara tsunamiye alışkın. ‘Tsunami burada olmaz, önemsizdir’ dendi ama bunlar doğru değil. Marmara’da tsunamiyi oluşturan denizaltı heyelanları var.

Yaptığımız araştırmalarda, Tuzla açıklarında 17 bin sene önce büyük bir heyelan oluştuğunu tespit ettik. Adaların toplamından fazla bir bölge deniz altına doğru kayıyor. Üniversitemizden Sinan Özeren matematik modellemesini yaptı. Oluşacak tsunaminin 10 metreden fazla, yaklaşık 17 metre olduğu hesaplandı.

Tarihi kayıtlara baktığımızda 1509’da tsunami olduğu ve surları aştığı kayıtlarda yer alan bir gerçek. 17 Ağustos’ta tsunami oldu, su seviyesi 2 metre yükseldi. Yapılan çalışmalarda Marmara’nın çevresinde çok sayıda tsunaminin olduğuna dair belirtiler bulundu.

Depremin meydana getireceği heyelan ve kaymalar tsunamiye neden olabilir. Çınarcık çukurunun güneyinde normal atımlı fayları saptadık. O faylar harekete geçerse Marmara’da tsunami olabilir.

Doğal olarak kıyı bölgeler tsunamiden etkilenecektir. En tehlikeli gördüğümüz alanda, Tekirdağ açıklarından Adalar’a kadar olan bir bölgede olacak 7,2 büyüklüğünde bir deprem, Marmara’nın güney ve kuzey kesimlerini etkileyecek. Silivri’den Adalar’a kadar, Boğaz’ın sahil kesimleri daha fazla etkilenecektir.

Faya ne kadar yakınsanız o kadar etkileneceksiniz. Kıyılardan uzaklaşırsanız etkilenme dereceniz de azalacaktır. Eğer zemi sağlam değilse, bina da usule uygun yapılmamışsa yine etkilenme fazla olacaktır.

Eski binaların olduğu, dolgu zemin bulunduğu ve dere yataklarında, eğer bina da uygun yapılmamışsa daha fazla etkilenme olacaktır.”
bir bilim adamının sözleri bunlar,bilmem birşey ilave etmek gerekirmi
 mehmet akif ERSOY  ne demiş SAFAHAT'te

tarih'i tekerrür diye ta'rîf ediyorlar;
hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?


73 TB1CTJ OP.JAN ACEMOGLU
TB1BTJ
OP.JAN ACEMOĞLU
LOC.KN41LB

Çevrimdışı TA1TC

Ynt: 17 ağustos 1999 Marmara depremi gerçekleri görme durumudur
« Yanıtla #2 : 17 Ağustos 2010, 16:00:31 »
Gerek 17 Ağustosta 1999 gereksede 12 Kasım 1999 depreminden hemen sonra özel bir arama kurtarma ekibinin başkanı olarak deprem bölgelerine intikat ettik. Allahımıza şükür ki ekibimiz Askeri birlikler (kalanlar...) ve Fransız arama kurtarma ekibi ile birlikte 2 günlük gece gündüz demeden yapılan çalışmalar neticesinde 6 kişinin hayatını kurtarabilmiştir. Bunun için çok mutluyum.

Ancak.....

İlk başta karanlık nedeniyle birşey göremedik ama ama ilk duyduğum şey ölü insan kokusuydu. Buna alışabildim
Yakınlarını kaybeden ve şokta olan bir sürü insan ile karşılaştım çaresizdiler hepsi... ama bunada alışabildim
Açlık ve susuzluk nedeniyle getirdiğimiz erzaklara muhtaç bir şekilde saldıran insanları da gördüm... bunada alışabildim.

bu gibi deprem sonrası travmatik durumları say say bitmez .......


A M A.... birşeye hala alışamadım.

Gözümün önünde kireçlenerek defnedilen insanların sayılarının bir bölgenin afet bölgesi ilan edilmemesi adına yok sayılması....

işte buna inanın hala alışamadım....

Öbür dünyada herkes hesap verecek.


E. UĞUR BALÇIK
ta1tc@ta1tc.com
www.ta1tc.com
0532-2754691